www.EhlibeytKutuphanesi.com
içindekiler
184 / DOĞRULARLA BİRLİKTE
HZ ALİ'NİN VELAYETİNİ İSPATLAYAN DİGER DELİLLER
Allah-u Teâl müslümanları Hz. Ali'nin (as) velayetini kabul edip etmemekle imtihan etmiş ve etmektedir. Zaten mezheplerle ilgili ihtilaflar da genellikle bu büyük imtihan karşısında birçoklarının muvaffak olmayışından kaynaklanmıştır. Fakat Allah-u Teiil:l kullarına olan sonsuz merhametinden dolayı, sonrakileri öncekilerin yaptıklarından dolayı cezalandırmamıştır. Bu nedenle yüce hikmeti icabı, Hz. Ali'nin hilafete tayin edilişini mucizeye benzeyen bir takım önemli hadiseler ve belirgin nişanelerle pekiştirmiş ve unutulması veya unutturulmasını engellemiştir. Bu hadiselere şahit olanlar, bunları sonrakilere anlatmak zorunda kalmış ve böylece sonradan gelenler için araştırma ve tahkik yoluyla hakkı bulmak imkanı meydana gelmiştir.
Birinci Delil: Hz. İmam Ali'nin imamet ve velayetini inkar eden kimseye inen azapla ilgilidir. Bu olay Resuluılah (s.a.a)ın Gadir-i Hum'da Hz. Ali'yi müslümanlara halife olarak tayin etmesinin ve sonra orada hazır olanları, olmayanlara bu olayı ulaştırmakla görevlendirmesinin ardından vuku bulmuştur.cı> Şöyle ki, Hiiris ibn-i Nu'man-i
---------------------------
KUR'AN'DA Hz.ALİ'NİN VELAYETİ . . / 185
Fihri Hz. Ali (a.s)nin Peygamber'in halifesi ve imam olarak tayin edilmesi haberini duyunca, buna dayanamayarak bineğine binip Peygamber-i Ekrem'in mescidine doğru haraket etti ve mescide ulaştığında bineğini mescidin karşısında bir yere bağlayarak, Resulullah'ın huzuruna vardı ve Peygamber (s.a.a)e hitaben şöyle dedi:
"Ey Muhammed, bize Allah'ın birliğine ve senin onun Peygamber'i olduğuna şehadette bulunmamıZl emrettin; biz bunu kabul edip şehadet ettik. Bize günde beş vakit namaz kılmayı, Ramazan ayında oruç tutmayı hac için Beyt'ullah'a gitmeyi ve mahmızdan zekat vermeyi emrettin; biz bunları da kabul ettik. Sonra bunlarla yetinmeyip şimdi de amcan oğlunun (elinden tutup) yukarıya kaldırıyor onun bütün insanlardan efdal olduğunu ilan ederek şöyle diyorsun. "Ben kimin mevlasıysam, Ali de onun mevlasıdır." Bu senin hükmün müdür yoksa Allah tarafından gelen bir emir midir?'
Hz. Resuluılah (s.a.a) bu sözleri duyunca rahatsızlıktan gözleri kızardı ve bu haliyle şöyle buyurdu: "Bir olan Allah'a Andolsun ki, bu benden değil; Allah'tandır," Resuluılah (s.a.a) bu sözü üç defa tekrarladı.
O zaman o şahıs (Haris) "Ey Allah'ım, eğer Muhammed'in dediği hak ise bize gökten taş yağdır veya başka bir elernU alap gönder" dedi ve kalkıp oradan ayrıldı.
Ravi şöyle diyor: "Andolsun Allah'a
ki henüz Haris devesine ulaşmadan Allah-u Teiilii gökten bir taş indirdi
ve o taş onun başına düşüp arkasından çıktı ve o şahıs orada öldü. O zaman
Allah-u Teâlâ şu ayet-i Kerime'yi indirdi:
186 / DOĞRULARLA BİRLİKTE
"Sual edenin (isteyenin) birisi (mutlaka) inecek olan ve
kafirlerden uzaklaştırıcısı olmayan birşey istedi." Bu hadiseyi Ehl-i sünnet alimlerinden bir çoğu
nakletmiştir. Biz bunlardan bır kısmına dipnotta işaret ettik!1)
İkinci Delil: Gadir-i Hum'da
vuku bulan hadiseye şahitlik yapmaktan
kaçındıkları için Hz. Jmam Ali'nin
bedduası
sebebiyle azaba uğrayan sahabelerle ilgilidir.
Hz. Ali (a.s) hilafet döneminde, halkın bir
araya toplandığı
önemli günlerden. birindeminhere çıkarak halka şöyle hitap etmiştir.
"Resulallah (s.a.a)'ın Gadir-i Hum günü "Ben
kimin
------------------------
1 - Haskani'nin yazdığı "Şevahid'ut Tenzil',
c.2, s.286.
Telsir-i Sa'lebi, mezkur ayetin tefsiri
Tefsir-i Kurtubi, c.18, s.278.
Tefsir-i El Menar (Raşid Rıza'nın yazdığı), c.6, s.464.
Kunduzi Hanefi'nin yazdığı "Yenabiu'l Mevedde," s.328.
Müstedrek-i Hakim, c.2, s.502.
Es Sirel'ul Halebiyye, c3. s.275.
İbn-i Cevezi'nin yazdığı 'Tezkiret'ul Havas" s.37.
KUR' AN'DA Hz. ALİ'NİN VELA YETİ. .. / 187
mevlasıysam, Ali de onun mevlasıdır" buyurduğunu duyan her müslümana
Allah'. şahit tutuyorum ki kalkıp duyduğuna dair şehadette bulunsun. Bu
olayı kendi gözleriyle görüp kendi kulaklarayla duymayankimse kalkmasın."
O,
zaman onaltısı
Bedir
Savaşında bulunanlar olmak
üzere
otuz sahabe kalkıp Resuluılah (s.a.a)ın Hz. Ali'nin elinden tutarak halka hitaben
"Acaba benim mu'minle're nefislerinden daha ev la olduğumu bilmiyor musunuz?"
Onlarda "Evet, biliyoruz" dediklerinde "Ben kimin mevlasıysam, Ali de onun mevlasıdır. Ey Allah'ım onu seveni sen de sev; ona düşman olana sen de düşman ol"
buyurduğuna şehadette bulundular.
Ama Gadir-i Hum olayında hazır olan bazı sahabeler, Hz. Ali'ye olan hased ve düşmanlıkları yüzünden şehadette bulunmadı1ar. Bunlardan birisi de Enes ibn-i Malik idi. Hz. Ali (a.s) minberden inip ona
"Ey Enes, neden Resulullah'ıo ashabmm şehadette bulunduğu gibi sende onlarla birlikte o gün duyduğuna şehadette bulunmuyorsun?" dediğinde
"Ey Emir'el mu'minin, artık yaşım geçmiş ve duyduklarımı unutmuşum" diye cevap vermişti. O zaman Hz. Ali ona
"Eğer yalan konuşuyorsan Allah seni sarığınla gizleyemiyeceğin bir beyazlığa (hastalığa) düçar
etsin"
diye beddua etti.
Bunun
üzerine, Enes
ibn-i
Malik henüz yerinden
kalkmadan cüzzam hastalığına yakalandı. Öyle ki cüzzam hastalığından yüzü beyazlaştı. Sonraları Enes ağlayarak
"Beni
188 / DOĞRULARLA BİRLİKTE
salih kulun duası bu hale getirdi; zira ben onun şehadetini gizledim" diyordu.
Bu meşhur olan bir kıssadır. İbn-i Kuteybe "El Mearif' adlı kitabında hastalığa
yakalanan meşhur insanları sayarken Enes'in de cüzzam hastalığına
yakalandığını zikretmiş ve kıssayı nakletmiştir.(1) Yine bu olayı Ahmed ibn-i Hanbel de Müsned'inde nakletmiştir(2) ve "Üç
kişiden başka hepsi şehadet verdiler; şehadet vermeyen üç kişi de imam Ali
(a.s)nin bed duasını tutuldular" demiştir.
Burada imam Ahmed ibn-i Hanbel'in El Belazuri'ye(3) isnaden naklettiği o üç kişiyi zikretmek yerinde olur. O diyor ki: Hz. Ali, Gadir-i Hum'da bulunanlara ant verdiğinde Minberinin altında Enes ibn-i Malik, Bura ibn-i Azib ve Cerir ibn-i Abdullah Beceli de vardı. Hz. Ali (a.s)nin isteğini tekrarlamasına rağmen bu üçünden hiç birisi kalkıp da şehadette bulunmadı. O zaman Hz. Ali (a.s) şöyle dedi:
"Allah'ım, bu şehadeti bildiği halde gizleyen kimseyi öyle bir belaya düçar etki, onunla tanınsın ve bu belaya düçar olmadan canını alma"
Ravi diyor ki: "Enes ibn-i Malik cüzzam hastalığına yakalandı, Bura ibn-i Azib kör oldu, Cerir ibn-i Abdullah ise hicret ettiği halde tekrar bedevi hayatına döndü ve Eş-Şerat bölgesine gidip'annesinin evinde öldü."
Bu kıssa bir çok tarihçinin naklettiği meşhur bir
- -- - - -- - - - - - -- - --
1 - İbn-i Kuteybe el Dinnuri'nin yazdığı "Kitab'ul Mearif", s.251
2 - Müsned-i Ahmed ibn-i Hanbel, c.1, s.119
3 - El Belazuri'nin yazdığı "Ensab'ul Eşraf", c.1, s.l52,
ııIIııııı
KUR' AN'DA Hz. ALİ'NİN VELA YETİ. . . i 189
kıssadır.(1) İbret alın eyakıl sahipleri.
Her araştırmacı, üzerinden bir çeyrek asır geçip unutulmak üzereyken tekrar Hz. imam Ali (a.s)nin diriittiği bu hadiseyi incelerken Hz. Ali'nin ne kadar büyük değer, azamet, yüksek himmet ve temiz kalbe sahip olduğunu anlar. Hz. Ali (a.s) Resuluılah (s.a.a)tan sonra hakkıyla sabrederek İslam'ın yararına olduğunu bildiği hususlarda Ebubekir, Ömer ve Osmanla işbirliği yapıyor bunun yanısıra Gadir-i Hum hadisesini hayatı boyunca tüm manasıyla kalbinde saklamış ve onu tekrar izhar ve ihya etmek için uygun bir fırsat arıyordu. Bu yüzden yeri geldiğinde bu hadiseyi hatırlatıyordu, Müslümanların toplu halde bulunduğu bir yerde onlardan bir grubu şahit oldukları bu hadiseye şehadette bulunmaya çağırması da bunun bir örneğidir.
Bu mübarek olayı ihya etmek ve olayda hazır olan ve olmayan tüm müslümanlara delil getirmek hususunda takib edilen yoldaki baliğ hikmete bak! Eğer Hz. Ali (a.s)nin kendisi, "Resuluılah (s.a.a) Gadir-i Hum' günü beni halife tayin edip bana vasiyet etti" deseydi, bu, dinliyenlerde gerekli te'siri bırakmazdı. Hatta ona "niçin uzun bir süre sustun?" diye itiraz ederlerdi; fakat
"Gadir-i Hum günü Resulullah'm sözlerini duyan her müslüman şahsa
-----------------
1 - İbn-i Asakiri'nin yazdığı "Tarih-i Dimeşk", c.2, s.7 ve c.3, s,l50 - İbn-i Eb'il Hadid'in yazıp Muham Ebulfazl'ın tahkik ettiği "Şerh-i Nehc'ul Belaga, c.l9, s.217 - Abekat'ul Envar, c.2, s.309 -
İbn-i Meğazili Şafii'nin yazdığı "Menakib-u Ali ibn-i Ebutalib, s23 - Siret'ul Halebiyye,
c.3, s.337,
190 /DOĞRULARLA BİRLİKTE
şehadette bulunması için Allah'ı şahid tutuyorum." diyerek olayı anlatması Bedir savaşında bulunanlar olmak üzere otuz sahabenin diliyle Resuluılah (s.a.a)ın kendi dilinden nakletmesi artık her türlü şek ve şüphenin kökünü kazımış ve olayı yalanlayan veya bu hususta şekkedenleri teslimolmak mecburiyetinde bıraktı. Böylece ona itiraz edenlerin cevabını da vermiş oldu. Zira
O Hazret'le birlikte sahabenin büyüklerinden olan bu otuz kişi de önceki halifelerin döneminde bu hususta susmuşlardı. Bu da gösterir ki, o dönemlerde bu hakikatı açıklamak için münasip bir ortam
mevcut değildi.
|