www.EhlibeytKutuphanesi.com
içindekiler                 

 

EHL-İ SÜNNET VE ŞİA 'DA İNANÇ....../ 59


                                                               HANGİSİ HAKTIR?


        Araştırmacı bir insan bağnazlığa kapılmaz ve her iki fırkanın da delillerine bakıp sözlerini incelerse şüphesiz hakikata erişmede ona yaklaşacaktır. Ben, o delillere kısaca işaret ederek kendi ulaştığım hakikatleri sizlere sunacağım:

        1- KUR' AN-I KERİM'DE İMAMET

       
Allah-u Teala Bakara suresinin 124. ayetinde şöyle buyuruyar.

                    

        "O zamanlar rabbi, İbrahim'i bazı sözlerle sınadı. O, bunları yerine getirip tamamlayınca dedi ki: Ben seni insanlara imam edeceğim İbrahim, soyumu da imam et dedi. Allah benim ahdime dedi zalimler nail olamazlar."

        Allah-u Teala bu ayet-i kerimede imarnet makamının, ilahi bir makam olduğunu ve onu kendi istediği kimselere verdiğini açıklamaktadır. Zira, bu ayet-i kerimede açıkça, İbrahim'in İmameti'nin Allah tarafından verildiği ve bu makarnın Allah'ın bir ahdi olduğu ve ilahi ahde layık olmayan zalimlerin bundan uzak kalacağı açıkça belinilmiştir.

        Yine Allah-u Teâlâ Enbiya suresinin 73. ayetinde şöyle buyuruyar.



60 / DOĞRULARLA BİRLİKTE
 

                     

        "Onları öyle rehberlik ettik ki emrimizle halkı doğru yola sevkederler ve onlara hayırlı işleri, namaz kalmayı, zekat vermeyi vahyettik ve onlar bize ibadet eden kişilerdi."

        Ve yine Secde suresinin 24 ayetinde de şöyle buyuruyor. "Ve içlerinde sabrettikleri takdirde onları, emrimizle doğru yola sevkedecek rehberler tayin etmiştik bizim ayetlere yakin etmişlerdi."

        Ve yine kasas süresinin 5. ayetinde buyuruyor ki:

                           

        "Ve bizse yeryüzünde zayıf bir hale getirilmesi istenenlere Iütfetmeyi ve onları, halka rehber, kalmayı ve yeryüzüne, onları miras bırakmayı dilemedeydik."

       
Bazıları geçen ayetlerde geçen imarnet lafzından maksadın nübüvvet ve risalet olduğunu ileri sürmüşlerdir. Oysa bu, hatadır ve imarnet lafzından anlaşılan manaya ters düşmektedir. Zira, Resul aynı zamanda hem nebi ve hem de imamdır, ama her imam, resul veya nebi değildir.
       
        Bu esasa göre Şia'nın görüşü Kur'an-ı Kerim'in ifadesine daha yakındır. Zira, geçen ayetlerde Allah-u Teala'nın



EHL-İ SÜNNET VE ŞİA'DA İNANÇ........../ 61

imameti, istediği kimseye verdiği ve bunun zalimlerin ulaşamayacağı ilahi bir makam olduğu hiç bir şüpheye yer verilmeyecek bir şekilde açıklanmıştır. Öte yandan Hz. İmam Ali(s.a) hariç Peygamber (s.a.a)'in diğer meşhur sahabesi İslam'dan önce bir müddet müşrik olarak yaşadıklarına göre zalimlerden olmuş ve bu sabıkadan dolayı Allah'ın ahdi olan imarnet ve hilafete erişebilme salahiyetlerini kaybetmişlerdir. Bu açıklamadan ilahi bir ahd olan imarnet makamını, üstlenmeye sadece Hz.AIi(s.a)'ın layık olduğuna dair görüşün tutarlılığı ortaya çıkmaktadır.

        Hz. AIi(a.s) Allah'tan başkasına ibadet etmemiş ve bir gün dahi olsun puta tapmamıştır. Bu yüzden Allah-u Teala sahabe arasında ona değer vermiş ve üstün kılmıştır.

        Eğer bir kimse "Islam geçmişi affetmiştir" derse "evet bu doğrudur" deriz, fakat yine de müşrik olup sonra tevbe eden şahısla doğuştan temiz ve halis olan ve Allah'tan başkasın tanımayan bir şahıs arasında çok büyük bir fark vardır.


                                2- HZ PEYGAMBER'İN SÜNNETIN'DE İMAMET

Rasulullah (Allah'ın selat ve selamı O'na ve Ehl-i Beyt'ine olsun) imarnet konusuna defalarca dikkat çekmiştir. Şia ve EhI-i Sünnet alimleri kendi kitap ve müsnedlerinde Rasulullah'ın (s.a.a) bu husustaki sözlerini nakletmişlerdir. Bazen bu hususa imarnet lafzıyla değinmiş bazen de hilafet kelimesiyle ve bazen de velayet veya imarnet kelimeleriyle işaret etmiştir.



62  /   DOĞRULARLA BİRLİKTE


        İmamet kelimesinin bulunduğu bir hadiste Rasuluııah(s.a.a) şöyle buyuruyor.

                       
        "İmamlarınızın en hayırlısı sizin kendilerine karşı sevgi beslediği ve onların da sizlere karşı sevgi beslediği; ve sizin kendilerine rahmet dilediğiniz ve onların da size rahmet dilediği kimselerdir. İmamlarınızın en kötüleri ise sizin kendilerini sevmediğiniz ve onların da sizi sevmediği; ve sizin kendilerine la'net ettiğiniz ve onların da size la'net ettiği imamlardır."

       
Bu rivayere göre Rasulullah'tan (s.a.a) "Böyle imamlarla savaşmayalım mı?" diye sorulduğunda "Aranızda namazı ayakta tuttukları sürece hayır" diye cevap verdi. (1)


        Yine Rasulullah (s.a.a) bir rivayere göre şöyle buyurmuştur:

                     

-----------------------------
ı
- Sahih-i Müslim. c.6, s24. "En hayırlı ve en kötü imanılar" babında.




EHL-İ SÜNNET VE ŞİA 'DA İNANÇ......./ 63

        "Benden sonra bazı imamlar gelecek ki onlar benim hidayetim üzere hareket etmeyecek ve benim sünnetime uymayacaklar. Onların bazılarının kalpleri şeytan kalbi ama cisimleri insan cismi olacaktır." (1)

        Hilafet kelimesine yer veren bir hadiste ise Rasulullah'ın (s.a.a) şöyle buyurduğu nakledilmiştir.

                    

        "Bu din kiyamete kadar baki kalacaktır ve hiç şüphesiz Kureyş'ten olan on iki halife size hüküm sürecektir."(2)

        Cabir ibn-i Semure şöyle diyor. Rasulullah'ın (s.a.a) şöyle buyurduğunu işittim:

                  

        "On iki halife hüküm sürdüğü müddetçe İslam aziz olacaktır." Daha sonra bir şey söyledi fakat ben

---------------------------------


1 - Sahih-i Müslim, c.6, s.2O. "Fitnelerin zahir olduğunda toplumdan
ayrılmamak gerektiği" babında.

2 - Sahih-i Müslim. c.6. s.4, "Halkın Kureyş'in tabileri olup hilafetin
Kureyş'te olduğu" babında.




64 i DOĞRULARLA BİRLİKTE

anlamadım. Babama Resulunah'ın (s.a.a) ne söylediğini sordum." Babam "Hepsi de Kureyş'tendir" diye buyurduğunu söyledi."(1)

       
"İmamet, kelimesine yer veren bir hadis te ise Resulunah'm (s.a.a) şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir.

                    

       "Yakında bazı emirler başa gelecektir ki tanıyacak ve inkar edeceksiniz (karşı çıkacaksmız). Tanıyan kimse geri duracak; inkar eden kimse ise (karşı çıkan kimse ise) kurtulacaktır. Ama onlara razı olup tabi olanlar (helak olacaklardır)." O Hazret'e Onlarla savaşalım mı?" diye sorulduğunda, "Namaz kaldıkları sürece hayır" diye buyurdu.(2)

        Bir ayrı nakle göre de şöyle buyurmuştur.
                                            

        "On iki emirin hepsi de Kureyş'tendir."(3)

       
Diğer bir hadiste de ashabı uyararak şöyle buyurduğu

n -- --- - --------

i - SaJıih-i Müslim. cb. s3. ve SaJıih-i Buhari. cB. s.105J28.
2 - Sahih-i Müslim. c.6. s.23, "Emirlere karŞı çıkmanın farz olduğu babında.
3 - SaJıih-i Buhari. cB. .dE. "Bab'w is/ihlal:'



EHL-İ SÜNNET VE ŞİA'DA İNANÇ........ / 65

rivayet ediliyor.

                              

"Yakında emir olmaya tamah edeceksiniz. Ama kıyamet günü pişmanlık duyacaksınız." (1)

        V
ilayet kelimesine yer veren hadislere gelince onların birinde şöyle buyuruyor.

                    

        "Müslümanlardan bir topluluğa hüküm sürüp onlara hile ve ihanet ederek ölen bir valiye Allah-u Teala Cenneti haram kılmıştır."(2)

        Velayet kelimesiyle nakledilen ayrı bir hadiste de şöyle buyuruyor.

                   

        "Halka, hepsi de Kureyş'ten olmak üzere on iki şahıs

- - - - - - - -- - - - -- -- - -- - --------

ı - Sahih-i Buhari. c.8. s.1O6. "İmamete geçmek için hırs göstermenin
mekruh olduğu" babında.
2 . Aynı kaynak.



66/ DOĞRULARLA BİRLİKTE

vilayet ettiği müddetçe işleri hayır üzere olacaktır." (1)

        Kur'an-ı Kerim ve sünnetten imarnet ve hilafet kavramları hususunda sunduğumuz bu özet bilgilerde hiç bir tefsir ve te'vil yapmaya gerek bile duymadık; bu konuda hiç bir Şia kaynağına da baş vurmadık. Sadece Ehl-i Sünnet'in sahih kaynaklarını getirdik. Zira. bu konu yani "Hilafetin, Kureyş'ten olan on iki kişi-ye mahsus olduğu", Ehl-i Sünnet arasında da şüphesiz kabul edilen bir konudur. Hatta bazı Ehl-i Sünnet alimleri Rasulullah'ın:

                                               

       
"Benden sonra on iki halife olacaktır ve hepsi de Beni Haşim'dendir"(2) diye buyurduğunu açıkça söylemişlerdir.

        Eş Şa'bi Mesruk'tan naklettiği bir rivayette söylemişlerdir.
        "Bir gün İbn-i Mes'ud'un huzurunda idik ve mushaflarımızı ona sunuyorduk. Genç birisi ona hitaben "Acaba Peygamber'imiz (s.a.a) size kendisinden sonra kaç halifenin geleceğine dair bir şey buyurmuş mudur?" diye sordu. İbn-i Mes'ud şöyle dedi: "Sen gençsin (nasıl olurda bu kadar ince noktaları düşünebiliyorsun) oysa bu konuda senden önce hiç kimse benden bir şey sormamıştır. Evet, Peygamberimiz bu konuda bize buyurmuştur ki, kendisinden sonra Beni İsrâil'in nakibleri sayısınca on iki
 

-----------------------

1 - Sahih-i Müslim. c.6, s3, "Hilafetin Kureyş'te olduğu" babı
2 - Yenabi'ul Mevedde, c.3, s.104.



!lı

EHL-İ SÜNNET VE ŞİA'DA İNANÇ.... / 67

halife gelecektir." (1)

        Şimdi de her iki fırkanın kendi iddialarını isbatlamak için başvurdukları deliIlere ve onların ilgili naslar hakkındaki görüşlerine değinerek RasuluIlah'ın (s.a.a) vefatından bu güne kadar müslümanların bölünmesine yolaçan bu çok önemli konu hakkındaki te'villerini incelemeye çalışacağız.

        Müslümanlar bir ümmet olmalarına rağmen bu mes'ele hususundaki görüşleri yüzünden, çeşitli mezheplere, kelami ve fikri ekoIlere bölünmüşlerdif. Ister fıkıhta ister Kur'an'ın tefsirinde ve ister Peygamber (s.a.a)'in sünnetini anlamada, müslümanlar arasında meydana gelen çeşitli ihtilafların kaynağına bakılacak olursa, bunun; imarnet ve hilafet konusundan kaynaklandığı anlaşılır. Hilafet deyip de basit bir mes'eleymiş gibi üzerinden geçmek doğru olmaz; bu mes'ele islam tarihi boyunca, sahih hadislerin inkar edilmesine yol açmış hatta var olan hilafeti meşru göstermek uğruna, sahihsünnette esası olmayan bir çok yalan hadisler uydurulup söylenmiştir.

        Bu hadis uydurmaların sebebi ise insanlardan bir çoğunun "var olan durumu" "olması gereken durum" gibi göstermeye meyilli almalarıdır. Günümüzün siyasi hayatında müslümanların içinde bulunduğu durumun islam adına yorumlanmaya ve her ne pahasına olursa-olsun merşru' ve olması gereken durum olarak gösterilmeye çalışılması da insandaki bu eğilimin açık bir örneğidir. Nitekim bu son

-----------------------

1 - Yenabi'ul Mevedde. c.3, s.105.



68 DOĞRULARLA BİRLİKTE

yıllar içerisinde Arap devletlerinin yöneticileri, ilk önce toplamp Israil'i tanımayacaklarını onunla hiçbir anlaşma ve barış yapmayacaklarını ve zorla alınan toprakların ancak zorla geri alınabileceğine dair ortak karara varmışlardı. Daha sonra İsrail ile ilişki kurup Siyonizmi resmen tanıyan Mısır'la ilişkilerini kesrnek için tekrar toplandılar. Fakat; bir kaç sene geçtikten sonra, bütün bu kararlarını unutarak, Mısır ile ilişkilerini başlatıp onun İsrail ile olan ilişkisini görmemezlikten geldiler, hatta bizzat İsrail'le karşılıklı resmi görüşmeler başlattılar. Oysa İsrail henüz Filistin Milletinin haklarını iade etmemiş, tutumunda da hiçbir değişiklik yapmamış aksine Filistin'in mazlum halkına karşı sürdürdüğü baskı ve zülmü daha da artırmıştı.